Bir zamanlar uçsuz bucaksız göklerde tüm güzelliği ve asaleti ile beliren bir gökkuşağı varmış. Bu gökkuşağı birbirinden güzel yedi farklı rengi ile eşsiz bir güzellik sunarmış. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renk her biri birbirinden güzel ışıltıları ile gökkuşağında yer alırlarmış. Her rengin kendine has bir güzelliğinin yanı sıra kendilerine has karakterleri varmış. Hep birlikte uyum içerisinde yaşar giderlermiş.
Günlerden bir gün gökkuşağının renkleri arasında bir anlaşmazlık ortaya çıkmış. Kırmızı en üstte yer aldığı için kendini diğer renklerden daha üstün görmeye başlamış. Turuncu bu duruma müdahale ederek kırmızıya karşı çıkmış. Her bir rengin aynı öneme sahip olduğunu söylemiş kırmızıya. Sarı bu ikisi arasında çıkan tartışmaya karışmak istememiş ve tarafsız bir biçimde olan biteni izlemiş.
Aralarında çıkan bu anlaşmazlık hızla büyürken diğer renkler de bu tartışmaların içerisine girivermişler. Yeşil tüm renkler arasında barışı sağlamak için büyük çaba gösterse de pek başarılı olamamış. Mavi tüm birlikte yaşamının önemli olduğunu ve birlikte çok daha güzel olduklarını savunmuş ama nafile onu da pek dinleyen olmamış. Bu durumdan çok mutsuz olan lacivert ve mor ise öyle bir kenarda oturarak olan bitene seyirci kalmışlar.
Aralarında çıkan bu tatsızlık nedeniyle bulutların arkasına saklanmaya çalışmışlar. Bu durum gökkuşağının dünyaya yansıyan güzelliğinin git gide azalmasına neden olmuş. Bir gün yeryüzündeki bir çocuk gökkuşağının renklerinin solduğunu fark etmiş. Bu duruma çok üzülen çocuk gökkuşağının başladığı yere kadar giderek eğilmiş, tüm renklerin kulağına ve fısıldamış onlara. “Tüm güzelliğinizi birlikte olmaktan alıyorsunuz. Birlikte yaşamanın ve bu sayede güzel olmanın keyfini çıkarmak yerine nedir bu aranızdaki tatsızlık?” diye sormuş çocuk.
Çocuğun bu sözleri üzerine gökkuşağındaki renkler kendilerine gelmişler. Yaptıklarının çok saçma ve anlamsız olduğunu anlamışlar. Kavga etmeyi bırakarak sıkıca sarılmışlar birbirlerine. O anda gökyüzü eşsiz bir gökkuşağı şöleni ile yeryüzünü ışıl ışıl renklere boyamış.
Tek başına olmak yerine birlikte, huzurlu ve mutlu olmanın değerini bir kez daha anlayan renkler arasında bir daha asla en ufak bir tartışma bile çıkmamış.